Bloguma hoşgeldiniz. Kimseyi ilgilendirmeyen yazılar yazıp, sonuna bir parça ekliyorum. Okumasanız da olur. Ama dinleyin, dinlettirin. Dünyayı beraber kurtaralım.
Bir hafta önce yapmam gereken şeyleri yapıp odama, dolabıma ve masama iyi bir çeki düzen verdim ve analog radyomu acaba bu sefer Radyo Eksen bu odadan çeker mi umuduyla çalıştırdım. Jeff Buckley çalmasıyla anladım ki doğru fm'deyim.
Hayatımın en güzel, en sade 3 günlerinden birini geçirmek, insana her zaman-yıllardır gördüklerinin aslında ne kadar eşsiz olduklarını hatırlatan birkaç gün yaşamak belki de yeni bir seneye başlarken en çok ihtiyacım olan şeylerden biriydi. Bulutlar hep dolunay akşamında bu kadar hızlı ilerlese, La Liberta'nın arka balkonundaki fıçılar hep orada dursa, "Above all the nations is humanity" hiç kaybolmasa, insan başka ne ister ki...
Büsas(Boğaziçi Üniversitesi Sualtı Sporları Kulübü) ile ilk deneyimimi yaşadım bugün. Suyun altındaki o sessizlik, slow motion, OK işareti yepyeni kapılar açıyor sanki insana. Call of Duty Modern Warfare 2'de de dalmalı, yüzmeli bir sahne vardı. Kendimi Soap Mactavish sandım mı sandım bir an hehe.
Oyun demişken, aylardır çıkmasını beklediğim Torchlight 2'yi indirmiş olmama rağmen açıp birkaç saat oynamadım hala. Bir sinerji gerekiyor galiba.
Bir sonraki yazımda da Beyoğlu Sahaf Festivali'nden, Fenerbahçe-Boston Celtics maçından ve yeni başladığım Chuck Palahniuk'un Tıkanma adlı romanından bahsetmeyi düşünüyorum. O Jeff Buckley parçası da burada olmalı değil mi?
Yorum Gönder